29.11.2013 tarihli Sol'da yayınlanmıştır.
Katar’ın Spora Olan
Düşkünlüğü
Katar’ın dünya
futbolu çevrelerinde birkaç başlık üzerinden tartışmalara konu olduğundan
bahsetmiştik. Son zamanlarda ülkemiz basınında da çeşitli yazılar ve haberler
yayınlanmaya başlandı. Kısaca hatırlatalım, bunlardan ilki, ortalama sıcaklığın
37 santigrat derecede olacağı bir dönemde bu ülkede 2022 Dünya Kupası’nın
sağlıklı bir biçimde yapılamayacağı ve organizasyonun kış aylarına alınması
üzerine gelişti. Konu bir çözüme ulaştırılmasa da, başka bir tartışmaya yol
açtı. Ülkede göçmen işçilerin sağlıksız koşullarda çalıştırılmaları ve
özellikle geçtiğimiz yaz aylarında aşırı sıcaklardan ötürü 44 göçmen işçinin
yaşamlarını kaybetmeleri, uluslararası işçi örgütlerinin tepkisini çekti ve
FIFA, Katar’ı işçi hakları konusunda reforma gitmesi konusunda uyarmaya
başladı. Sonra, çalışma rejiminin şartlarından ötürü ülkeden ayrılmasına izin
verilmeyen Fransız futbolcu Zahir Belounis’in yıllardır süren tutsaklığı
gündeme geldi. Gary Lineker’in twitter üzerinden konuyla ilgilenmesi ve Dünya
Futbolcular Birliği(FIFPro)nin Katar’ı futbolcu haklarından duyulan endişe
nedeniyle ziyaret edeceğini açıklamasından birkaç gün sonra, Belounis’e çıkış
vizesi verildi ve futbolcunun haftasonundan önce Fransa’daki evine dönmesi
bekleniyor.
Böylece, bu 3 konudan birisinin
hiç değilse şimdilik çözümlendiğini söyleyebiliriz. Peki, futbolda kulüpler ya
da milli takımlar düzeyinde hiçbir başarısı olmayan bir ülke, nasıl oluyor da
FIFA Dünya Kupasına evsahipliği hakkını kazanıyor ve uluslararası futbolda tartışmaların
odağı haline geliyor? Bu soruyu yanıtlamak için, Katar’ın künyesine göz atmak
gerekiyor. Nüfusu 2 milyon civarında olan doğalgaz zengini bu ülke, dünyada
Gayri Safi Yurt içi Hasıla rakamının en yüksek olduğu ülke. Elbetteki bu
zenginlik nüfusun geneline bir başka deyişle nüfusun %80’ini oluşturan ve
Nepal, Hindistan, Pakistan gibi yoksul Asya ülkelerinden gelen göçmen işçilere
yayılmıyor. Uluslararası Sendikalar Birliği ITUC’un yaptığı uyarıya göre, Katar
işçi hakları konusunda gerekli iyileştirmeleri yapmazsa, 2022 yılında başlama
düdüğü çalana kadar yaklaşık 4,000 işçi hayatını kaybedebilir.
Katar Televizyonu Al Jazeera tarafından hazırlandığı için, tanıtım ve reklamın, haberin önüne geçtiği bir video. Yine de, Aspire tesislerini görmek, hemen hepsi Katarlı olmayan antrenörler ve personelin çalışmalarından ve Cafu, Mourinho gibi isimlerin izlenimlerinden haberdar olmak için izlenebilir.
Katar, işçi haklarına ayırmadığı
bu zengin mali kaynaklarını spora yatırmaktan çekinmiyor. Bunların başında
gelen ASPIRE Akademisi, Katarlıların spor olanaklarını arttırmayı da amaçlıyor
ancak asıl yoğun programı, özellikle futbol ve atletizmin çeşitli
branşlarında Afrika, Latin Amerika ve
Asya ülkelerinden gelecek vaat eden çocukları toplayıp onları profesyonel
atletler seviyesine yükseltmek. Akademinin internet sitesinde, Futbol Düşleri
programıyla her yıl bu ülkelerden 500,000’den fazla çocuğun denemeden
geçirildiği yazıyor. Eğitim veren profesyonel kadronun da çeşitli ülkelerden
bir araya getirilen profesyonellerden oluştuğunu söylemeye gerek yok sanırım.
Katar’ın önde gelen spor
kulüplerine ve organizasyonlarına sponsor olurken de oldukça cömert
davrandığını görüyoruz. 2011 yılında, Katalan ulusal simgesi olarak kabul
ettikleri formalarına reklam almamalarıyla tanınan Barcelona kulübü, Katar
Vakfının 5 yıl için önerdiği 150 milyon Euro’luk teklifi kabul etti ve bu yıl
da bu anlaşmayı, Katar Havayollarıyla imzalanan 3 yıllık ve 96 milyon Euro
bedelli bir sözleşmeye dönüştürdü. Katar sermayesinin göze çarpan bir başka
hamlesi de, Paris Saint-Germain’le yapılan 4 yıl süreli ve 200 milyon Euro
bedelli sponsorluk anlaşması, bu sefer sponsor kurum Katar Turizm Ofisi olmuş.
Guardian’da yayınlanan David Conn imzalı makaleye göre Platini, eski devlet
başkanı Sarkozy’nin, Katar’ın PSG konusundaki girişimlerinin desteklenmesini
istediğini kabul etmiş ancak 2010 yılında gerçekleştirilen dünya kupası
evsahipliği oylamasında, Katar lehine oy kullanması yönünde bir baskı
görmediğini ifade etmiş. Ancak Platini’ini oyunu yalnızca futbolun istikbali için
kullandığına dair şüpheler burada sona ermiyor, özellikle bir avukat olan oğul
Laurent Platini’nin, Katar spor giyim firması Burdda’nın CEO’luğuna
getirilmesinden sonra.
Katarlı yetkililer, ASPIRE
Akademisinin gelişmekte olan ülkelerdeki yetenek avcılığı faaliyetlerinin
sosyal sorumluluk amacıyla yapıldığını savunuyorlar. Öte yandan, Katar’ı
yöneten Al Thani ailesinin, ülkenin ekonomik zenginliğini dünya siyasetinde
kendisine nüfuz alanı yaratmak için kullanma çabasında, sporu bir köprü olarak
gördüğü yorumları da yapılıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder