6 Temmuz 2013 Cumartesi

Mısır ve Ultras Hareketi

05.07.2013 tarihli sol gazetesinde yayınlanmıştır.

Mısır ve Ultras Hareketi
Mısır’da, belki de dünya tarihinin en kalabalık protesto gösterilerinin sonucunda Mursi iktidardan düşerken, yine dünyanın en politize taraftar gruplarından bahsetmek gerekiyor.
Kahire’nin, birbirlerinin en büyük rakipleri olan iki popüler takımı, El Ahli ve Zamalek’in taraftar grupları, Mübarek’in devrilmesiyle sonuçlanan süreçte, Tahrir Meydanı’nda bir araya geldiler. Bu ana kadar, toplumsal hareketlerin ve siyasi oluşumların baskı altında tutulduğu ülkede, tribünler insanların kendilerini daha rahat ifade edebildikleri mekanların başında geliyordu. Ancak, bu takımların Ultras geleneğini örnek alan başlıca taraftar grupları arasında bir yakınlaşmadan söz etmek pek mümkün değildi.

Yukarıdaki kısa belgesel, Londra merkezli bağımsız belgesel portalı Journeyman tarafından dolaşıma sokulmuş.

2011 yılında, Mübarek karşıtı gösterilerin arifesinde, Ultras Ahlawy grubu, “gösterilere grup olarak katılmayacaklarını” ancak üyelerinin katılmakta özgür olduklarını belirten bir açıklama yayınlamıştı. Bu, ultras modelinin, futbolun dışındaki tartışma alanlarına örgütlü olarak katılmama ilkesine uygun bir yaklaşımdı. Ne var ki, muhtemelen bu açıklamayı kaleme alanlar da dahil olmak üzere, hem Ahlawy hem Ultras White Knights (Zamalek) gruplarının 2,5 yılı geride bırakan süreçte halk hareketinin en dinamik unsurları arasında yer aldıklarını görüyoruz. Gerek ordunun yönetiminde geçen ilk yılda, gerek Mursi’nin başkanlığında geçen ikinci yılda, taraftarların isyan ettikleri konuların başında, polis ve zaman zaman da asker tarafından kendilerine yöneltilen şiddet geliyor. 2012 Şubatında Port Said’de, çoğunluğu El Ahli taraftarı olan 74 kişinin öldürülmesi, ülke tarihinin en büyük futbol felaketi olarak kayıtlara geçti. Bu katliamı protesto etmek amacıyla düzenlenen eylemlerin bir kısmı da, polis müdahalesi ve tutuklamalarla sonuçlandı.
Taraftarların devlet tarafından maruz bırakıldıkları kötü muamelelere karşı geliştirdikleri tepkiyi, ürettikleri şarkılardan rahatlıkla anlayabiliyoruz. Ahlawy grubunun Port Said katliamı ardından yazdıkları öfkeli ve coşkulu marştan birkaç dize: “Port Said’de ölenler, ihaneti gördüler... Port Said’de köpeklerini, askerin de yardımıyla, halkın üzerine saldılar... Sana bir daha ne güvenirim, ne de beni kontrol etmene izin veririm...”. White Knights üyeleri de, polise, uzun yıllardır karşılaşmadıkları direnci nasıl gösterdiklerini hatırlatan “Tahrir’i unutmadık” adlı şarkılarını dillerinden düşürmüyorlar. (İlk şarkıya youtube üzerinden, ikincisine akademik bir makaleden ulaştığım notunu düşüyorum)
*Bizim "sık bakalım"dan daha sağlam bir şarkı. youtube'da taraftarların söylediği versiyonu daha da etkileyici.

Bu arada Müslüman Kardeşlerin, başta bu 2 kulüp olmak üzere, ülke futbolunda siyasi atmosferin de büyük pay sahibi olduğu ekonomik sorunları fırsat bilerek, kulüplerin yönetimlerine girme yönündeki hamlelerine tanık olundu. Ortadoğu’yu futbol penceresinden izleyen James Dorsey’in blogundan aktarırsak, 30 Haziran’dan kısa bir süre önce, Müslüman Kardeşler, yaklaşan Zamalek yönetim kurulu seçimleri için aday göstermeyi düşündüklerini ve diğer kulüpler için de benzer girişimlerde bulunabileceklerini ifade ediyordu.

Bu grupların nasıl olup da bu kadar önemli toplumsal aktörler haline geldikleri üzerinde düşünülmesi gereken bir soru. Bazı yazarlar, bu 2 ultras grubunu, ülkede Müslüman Kardeşlerden sonra en önemli toplumsal oluşum olarak nitelendiriyorlar.  Bu kadar iddialı bir yorum yapılabilir mi, bilemiyorum. Ancak, Mısır’da tribünlerin uzun yıllardır, hem islamcı örgütlenmelerden, hem de devlet baskısından uzakta, katılıma açık kamusal mekanlar oldukları üzerinde bir fikir birliği olduğu söylenebilir. Bu durumun da, taraftar gruplarının genişlemesinde, özgüvenlerinin artmasında ve nihayet, sahanın dışına çıkarak toplumsal süreçlerde rol almaya başlamalarında bir payı olduğunu söylemek mümkün görünüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder