05.07.2013 tarihli sol gazetesinde yayınlanmıştır.
Mısır ve Ultras
Hareketi
Mısır’da, belki de dünya
tarihinin en kalabalık protesto gösterilerinin sonucunda Mursi iktidardan
düşerken, yine dünyanın en politize taraftar gruplarından bahsetmek gerekiyor.
Kahire’nin, birbirlerinin en
büyük rakipleri olan iki popüler takımı, El Ahli ve Zamalek’in taraftar
grupları, Mübarek’in devrilmesiyle sonuçlanan süreçte, Tahrir Meydanı’nda bir
araya geldiler. Bu ana kadar, toplumsal hareketlerin ve siyasi oluşumların
baskı altında tutulduğu ülkede, tribünler insanların kendilerini daha rahat
ifade edebildikleri mekanların başında geliyordu. Ancak, bu takımların Ultras
geleneğini örnek alan başlıca taraftar grupları arasında bir yakınlaşmadan söz
etmek pek mümkün değildi.
Yukarıdaki kısa belgesel, Londra merkezli bağımsız belgesel portalı Journeyman tarafından dolaşıma sokulmuş.
2011 yılında, Mübarek karşıtı
gösterilerin arifesinde, Ultras Ahlawy grubu, “gösterilere grup olarak
katılmayacaklarını” ancak üyelerinin katılmakta özgür olduklarını belirten bir
açıklama yayınlamıştı. Bu, ultras modelinin, futbolun dışındaki tartışma
alanlarına örgütlü olarak katılmama ilkesine uygun bir yaklaşımdı. Ne var ki,
muhtemelen bu açıklamayı kaleme alanlar da dahil olmak üzere, hem Ahlawy hem Ultras
White Knights (Zamalek) gruplarının 2,5 yılı geride bırakan süreçte halk
hareketinin en dinamik unsurları arasında yer aldıklarını görüyoruz. Gerek ordunun
yönetiminde geçen ilk yılda, gerek Mursi’nin başkanlığında geçen ikinci yılda,
taraftarların isyan ettikleri konuların başında, polis ve zaman zaman da asker
tarafından kendilerine yöneltilen şiddet geliyor. 2012 Şubatında Port Said’de,
çoğunluğu El Ahli taraftarı olan 74 kişinin öldürülmesi, ülke tarihinin en
büyük futbol felaketi olarak kayıtlara geçti. Bu katliamı protesto etmek
amacıyla düzenlenen eylemlerin bir kısmı da, polis müdahalesi ve tutuklamalarla
sonuçlandı.
Taraftarların devlet tarafından
maruz bırakıldıkları kötü muamelelere karşı geliştirdikleri tepkiyi,
ürettikleri şarkılardan rahatlıkla anlayabiliyoruz. Ahlawy grubunun Port Said
katliamı ardından yazdıkları öfkeli ve coşkulu marştan birkaç dize: “Port
Said’de ölenler, ihaneti gördüler... Port Said’de köpeklerini, askerin de
yardımıyla, halkın üzerine saldılar... Sana bir daha ne güvenirim, ne de beni
kontrol etmene izin veririm...”. White Knights üyeleri de, polise, uzun
yıllardır karşılaşmadıkları direnci nasıl gösterdiklerini hatırlatan “Tahrir’i
unutmadık” adlı şarkılarını dillerinden düşürmüyorlar. (İlk şarkıya youtube
üzerinden, ikincisine akademik bir makaleden ulaştığım notunu düşüyorum)
*Bizim "sık bakalım"dan daha sağlam bir şarkı. youtube'da taraftarların söylediği versiyonu daha da etkileyici.
Bu arada Müslüman Kardeşlerin,
başta bu 2 kulüp olmak üzere, ülke futbolunda siyasi atmosferin de büyük pay
sahibi olduğu ekonomik sorunları fırsat bilerek, kulüplerin yönetimlerine girme
yönündeki hamlelerine tanık olundu. Ortadoğu’yu futbol penceresinden izleyen
James Dorsey’in blogundan aktarırsak, 30 Haziran’dan kısa bir süre önce,
Müslüman Kardeşler, yaklaşan Zamalek yönetim kurulu seçimleri için aday
göstermeyi düşündüklerini ve diğer kulüpler için de benzer girişimlerde
bulunabileceklerini ifade ediyordu.
Bu grupların nasıl olup da bu
kadar önemli toplumsal aktörler haline geldikleri üzerinde düşünülmesi gereken
bir soru. Bazı yazarlar, bu 2 ultras grubunu, ülkede Müslüman Kardeşlerden
sonra en önemli toplumsal oluşum olarak nitelendiriyorlar. Bu kadar iddialı bir yorum yapılabilir mi,
bilemiyorum. Ancak, Mısır’da tribünlerin uzun yıllardır, hem islamcı
örgütlenmelerden, hem de devlet baskısından uzakta, katılıma açık kamusal
mekanlar oldukları üzerinde bir fikir birliği olduğu söylenebilir. Bu durumun
da, taraftar gruplarının genişlemesinde, özgüvenlerinin artmasında ve nihayet,
sahanın dışına çıkarak toplumsal süreçlerde rol almaya başlamalarında bir payı
olduğunu söylemek mümkün görünüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder