Yaz Mevsimi: Sportif
Çoğulculuk
Sonu tek rakamla biten yılların
yaz ayları sporseverler için nadas dönemi sayılabilir mi? Bu yıllarda en
popüler 2 organizasyon olan Yaz Olimpiyatları ve FIFA Dünya Kupası
düzenlenmiyor; buna karşın Wimbledon, Fransa Bisiklet Turu gibi her yaz
serinletici işlevi gören etkinliklerin yanısıra, Dünya Atletizm Şampiyonası,
kadınlar ve erkeklerde Basketbol ve Voleybol Şampiyonaları gibi tek yılları
şenlendiren turnuvalar var. Önerilerimizi sıralayalım.
Müthiş manzaralar, son ana kadar çekişmeli bir sprint etabı, cool!
İlk olarak, cumartesi günü İstanbul’da
Fransa tarihinde ilk kez U20 Kupasını kazanmak için Uruguay’la karşılaşacak.
Juventus’ta ilk 11’e kadar yükselmeyi ve Fransa’nın A takımına da çağrılarak,
şimdiden futbolseverlerin, iki yönlü oyunu ve güçlü fiziğiyle tanıdığı Paul
Pogba kaptanlığındaki Fransa’nın bir adım önde olduğunu söyleyebiliriz. Yarı
finalde Irak’a elenmekten son anlarda, ancak soğukkanlı biçimde hazırlanmış bir
hücum organizasyonuyla kurtulan Uruguay’ın da, uzun bir aradan sonraki ilk
finali.
Kadınlar futbolunda Avrupa Şampiyonası
da çarşamba günü, biraz sıkıcı geçen İtalya-Finlandiya ve oldukça heyecanlı
geçen İsveç-Danimarka karşılaşmalarıyla başladı. Danimarka kalecisi Petersen’in
ikinci yarıda iki penaltı birden kurtarmasından daha iyi bir üvertür olabilir
mi? Kadınlar futbolunun popüler olduğu ülkelerden İsveç’te düzenlenen turnuva
hakkındaki gelişmeleri takip etmek için bir alternatif, twitter’da açılmış
bulunan @euro2013tr hesabı. İsveç
televizyonunun kameralarından birisini maçların her anında, Zlatan
İbrahimoviç’e benzetilen yıldızı Lotta Schelin’i takip etmekle
görevlendirdiğini bu hesap sayesinde öğrenmiş bulunuyorum. Şu ana kadar Messi
için dahi böyle bir uygulama duymadığımı da belirteyim. Turnuvanın favorisi,
kadın futbolunun Avrupa’daki lokomotifi Almanya, ev sahibi İsveç de plase.
Münhasıran televizyondan takip
edilen yaz turnuvaları, yıllardır tutkuyla izlenenler bir yana, yeni dallara
merak salmanın da en önemli vesileleri olurlar. Bu tanışmaları, bilgileri
izleyiciyi boğmadan aktarıp, onda merak uyanırarak kolaylaştıracak olanlar
spikerlerdir. Böyle olunca, birbirinden farklı dallardaki yarışma ya da
karşılaşmaları izlerken, bunları aktaranların konularına hakimiyetleri ve
seyirciyle iletişim kurma becerileri önem kazanıyor. Bu konuda, yaklaşık 10
yıldır Türkçe de yayın yapmakta olan Eurosport’un spikerlerinin titizliğinin
üzerinde durmak gerekir. Örneğin, Caner Eler’in Fransa Bisiklet Turu
anlatımlarının, birçok insana bu sporu sevdirdiğine tanıklık ediyorum. Ayrıca, Dağhan
Irak’ın kadınlar futbolunu, en az erkekler futbolu kadar yakından takip ederek
izleyicilere sevdirmeye çalışmasının, kadın futboluna katılımcı sayısını
arttıracağını söylemek belki fazla iddialı olacaktır; ancak Gezi’den sonra her
şey mümkün!
Bir de, yazarının da yukarıda
andığım spiker olmasından kaynaklanabilecek olan şike söylentilerini doğurmak
pahasına, bir kitap önerisinde bulunmak isterim. “Hükmen Yenik”, Irak’ın yüksek
lisans tezinin, güncel gelişmeleri de kapsayacak bir biçimde gözden geçirilmiş
hali. Kitapta, Türkiye futbol rejiminin, ısrarlı bir biçimde İngiltere
sistemine yaklaştırılmaya çalışıldığı tespitinden hareketle, bu iki ülkenin
tarih içerisinde geçirdiği süreç ele alınıyor. Özellikle günümüzde sıkça
tartışılan futbol-iktidar ilişkileri konusunda tarihsel arkaplanı hatırlatması
önemli. Kanımca kitabın bir talihsizliği, farklı takımların taraftar
gruplarının Haziran 2013 dayanışmasını görmeden önce baskıya girmiş olması.
Belki de bu nedenle bu konuda biraz karamsar; ancak ileri sürdüğü, Türkiye’deki
futbol kulüplerinin mikro milliyetçilikler alanları oluşturduğu savını da
yabana atmak güç.
İyi seyirler ve iyi okumalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder