27 Nisan 2013 Cumartesi

Sıçramayı Gerçekleştirmek

Bu yazı, 26.04.2013 tarihli soL'da yayınlanmıştır.
Sıçramayı Gerçekleştirmek

Gençlerbirliği son yıllarda diş geçiremediği, ancak bir dönem özellikle Ankara’da kaybetmediği Fenerbahçe’yi yenince, şampiyonluğun kaderi de büyük ölçüde belli oldu. Alkaralar’ı kimin şampiyon olacağı ilgilendirmiyor elbette, onlar haftalar sonra gelen bu galibiyetle, zor gözüken Avrupa Ligi hedefini yeniden hatırlamış oldular. Bu hafta ilk dört umudu mucizelere bağlı olan Trabzonspor karşısında bir galibiyet alabilirlerse, kalan maçlarını hepsi de üzerlerinde bulunan Kasımpaşa, Beşiktaş ve Bursaspor’a karşı  oynayacaklar ve kazandıkları her maç, bir sonrakini final maçına dönüştürecek. Gerçekleşirse, son yıllarda finiş düzlüğünde atılmış en müthiş deparı izlemiş oluruz.
9 dakikalık bir uefa sezonu özeti, tribünler ne kadar da doluymuş!

Bir meskun mahallin adını taşımayan yegane Türkiye Ligi kulübü, iki sezondur Fuat Ç. önderliğinde olumlu bir futbol oynamaya çalışıp, zaman zaman da dikkat çekici sonuçlar alabiliyor. UEFA Kupasında 4. tura yükseldikleri sezonu - ki o sezon kupayı alacak olan Valencia’yı uzatma dakikalarına kadar zorlamışlardı - takip eden yıllarda, yeni bir heyecan yaratamamışlardı. Peki Gençlerbirliği’nin bir basamak yukarıya çıkıp, her sezona belirli bir plan çerçevesinde, üzerine düşünülmüş hedeflere ulaşmak amacıyla başlaması ve bazı sezonlarda şampiyonluğa oynayacak bir takım haline gelmesi mümkün müdür?
Bahsettiğimiz takım, yaklaşık olarak 20 yıldır bir alt kümeye düşmeden ligde kalabilmiş, dört büyükler haricindeki iki takımdan birisi (diğeri de renkdaşları Gaziantep). Bu devamlılıkta, kulübün mali yapısını korumadaki özeni, birkaç başarısız sonucun ardından oyuncularına ve antrenörlerine sırtını dönmeyen taraftarlarının sakinliğinin payları var. Bu sükunetin, başkent temsilcilerinin diğer takımların taraftarlarıyla lüzumsuz gerilimlerin yaşanmamasında ve takımın, ülkenin genelinde belirli bir sempati toplamasında da rolü büyük. Ayrıca, kırmızı-siyahlılar en az birkaç sezon daha Süper Lig’deki tek Ankara temsilcisi olacaklar; bu da en azından seyirci sayılarını arttırabilir ve bunların bir kısmını taraftara dönüştürebilir.
Buraya kadar sıraladığım olgular, yukarıdaki soruya olumlu yanıt verilebileceğine dair bir umuda işaret ediyor. Ancak bunların önemli bir kısmı bir süredir zaten bilinen gerçekler (Tanıl Bora, yazılarını derlediği Karhanede Romantizm kitabında kısmen değinmişti). Bir sıçramanın gerçekleşmesi için, endüstriyel futbol dünyasında daha fazla maddi kaynak gerekiyor. Bir başkanlar diyarı olan ülkemizin kazığını en sağlam çakmış örneklerinden olan İlhan Cavcav, her ne kadar bankalar ve menajerler nezdinde itibarlı bir işadamı da olsa ve akılcı transfer politikası güttüğü her daim söylense de, yeterli olmuyor. Başka kent takımları için geçerli olabilecek, yörenin ileri gelenlerinin ellerini cebine atması ya da seçim yatırımı çerçevesinde gelişebilecek Belediye desteği gibi geleneksel yöntemler, Gençlerbirliği için geçerli değil. 19 Mayıs Stadyumu’nun Maraton tribünü sezonluk bilet fiyatının, 2012-13 için 150 TL olduğu düşünülürse, gişe gelirlerinin de kayda değer bir kalem oluşturmayacağı görülecektir. Belki de bu durum, daha sağlıklı bir kaynak üretme politikasının geliştirilmesini sağlayabilir. Kulübün üye sayısını arttırmayı hedefleyen bir kampanyayla, takımı uzaktan takip eden binlerce sempatizanı kazanmak bir başlangıç olabilir. Bu üyelerin belirli bir süreklilikte katkı yaptığı, bunun karşılığında kulübün sağladığı çeşitli sosyal ve kültürel olanaklardan yararlanabilecekleri bir planlamayı gerçekleştirmenin olanaklı olduğunu düşünüyorum. Bu da kolektif bir sermaye birikimi modelinin ilk adımını oluşturabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder