Sıçramayı Gerçekleştirmek
Gençlerbirliği son yıllarda diş geçiremediği, ancak bir dönem
özellikle Ankara’da kaybetmediği Fenerbahçe’yi yenince, şampiyonluğun kaderi de
büyük ölçüde belli oldu. Alkaralar’ı kimin şampiyon olacağı ilgilendirmiyor
elbette, onlar haftalar sonra gelen bu galibiyetle, zor gözüken Avrupa Ligi
hedefini yeniden hatırlamış oldular. Bu hafta ilk dört umudu mucizelere bağlı
olan Trabzonspor karşısında bir galibiyet alabilirlerse, kalan maçlarını hepsi
de üzerlerinde bulunan Kasımpaşa, Beşiktaş ve Bursaspor’a karşı oynayacaklar ve kazandıkları her maç, bir
sonrakini final maçına dönüştürecek. Gerçekleşirse, son yıllarda finiş
düzlüğünde atılmış en müthiş deparı izlemiş oluruz.
9 dakikalık bir uefa sezonu özeti, tribünler ne kadar da doluymuş!
Bir meskun mahallin adını taşımayan yegane Türkiye Ligi kulübü, iki
sezondur Fuat Ç. önderliğinde olumlu bir futbol oynamaya çalışıp, zaman zaman
da dikkat çekici sonuçlar alabiliyor. UEFA Kupasında 4. tura yükseldikleri
sezonu - ki o sezon kupayı alacak olan Valencia’yı uzatma dakikalarına kadar
zorlamışlardı - takip eden yıllarda, yeni bir heyecan yaratamamışlardı. Peki
Gençlerbirliği’nin bir basamak yukarıya çıkıp, her sezona belirli bir plan
çerçevesinde, üzerine düşünülmüş hedeflere ulaşmak amacıyla başlaması ve bazı
sezonlarda şampiyonluğa oynayacak bir takım haline gelmesi mümkün müdür?
Bahsettiğimiz takım, yaklaşık olarak 20 yıldır bir alt kümeye düşmeden
ligde kalabilmiş, dört büyükler haricindeki iki takımdan birisi (diğeri de
renkdaşları Gaziantep). Bu devamlılıkta, kulübün mali yapısını korumadaki
özeni, birkaç başarısız sonucun ardından oyuncularına ve antrenörlerine sırtını
dönmeyen taraftarlarının sakinliğinin payları var. Bu sükunetin, başkent
temsilcilerinin diğer takımların taraftarlarıyla lüzumsuz gerilimlerin
yaşanmamasında ve takımın, ülkenin genelinde belirli bir sempati toplamasında
da rolü büyük. Ayrıca, kırmızı-siyahlılar en az birkaç sezon daha Süper
Lig’deki tek Ankara temsilcisi olacaklar; bu da en azından seyirci sayılarını
arttırabilir ve bunların bir kısmını taraftara dönüştürebilir.
Buraya kadar sıraladığım olgular, yukarıdaki soruya olumlu yanıt
verilebileceğine dair bir umuda işaret ediyor. Ancak bunların önemli bir kısmı
bir süredir zaten bilinen gerçekler (Tanıl Bora, yazılarını derlediği Karhanede
Romantizm kitabında kısmen değinmişti). Bir sıçramanın gerçekleşmesi için,
endüstriyel futbol dünyasında daha fazla maddi kaynak gerekiyor. Bir başkanlar
diyarı olan ülkemizin kazığını en sağlam çakmış örneklerinden olan İlhan
Cavcav, her ne kadar bankalar ve menajerler nezdinde itibarlı bir işadamı da
olsa ve akılcı transfer politikası güttüğü her daim söylense de, yeterli
olmuyor. Başka kent takımları için geçerli olabilecek, yörenin ileri
gelenlerinin ellerini cebine atması ya da seçim yatırımı çerçevesinde
gelişebilecek Belediye desteği gibi geleneksel yöntemler, Gençlerbirliği için
geçerli değil. 19 Mayıs Stadyumu’nun Maraton tribünü sezonluk bilet fiyatının,
2012-13 için 150 TL olduğu düşünülürse, gişe gelirlerinin de kayda değer bir
kalem oluşturmayacağı görülecektir. Belki de bu durum, daha sağlıklı bir kaynak
üretme politikasının geliştirilmesini sağlayabilir. Kulübün üye sayısını
arttırmayı hedefleyen bir kampanyayla, takımı uzaktan takip eden binlerce
sempatizanı kazanmak bir başlangıç olabilir. Bu üyelerin belirli bir süreklilikte
katkı yaptığı, bunun karşılığında kulübün sağladığı çeşitli sosyal ve kültürel
olanaklardan yararlanabilecekleri bir planlamayı gerçekleştirmenin olanaklı
olduğunu düşünüyorum. Bu da kolektif bir sermaye birikimi modelinin ilk adımını
oluşturabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder