23 Kasım 2012 Cuma

Sahada, Salonda, Masada Brezilya



Bu yazı, 23.11.2012 tarihli soL Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Sahada, Salonda, Masada Brezilya
Geçtiğimiz Pazar Günü Tayland’da düzenlenen Futsal FIFA Dünya Kupası’nı, finalde İspanya’yı 2. uzatma devresinin sonunda 3-2 mağlup eden Brezilya kazandı. Bu, 7. düzenlenen organizasyondaki 5. zaferleri. Böylece, son iki turnuvada zirveye çıkan İspanya’ya kaptırdıkları ünvanlarını da geri almış oldular.
Salon futbolunun doğum yeri Latin Amerika, 1930’lu yıllarda neredeyse eş zamanlı olarak Montevideo ve Sao Paolo’daki YMCA salonlarında oynanmaya başlıyor. (Açılımı Young Men’s Christian Association olan ve dünya çapında Hristiyanlığın değerlerini yaymayı amaçlayan- hadi 70’li yılların ünlü şarkısını da anımsayalım- bu oluşum, Basketbolun da icat edildiği yer) Birkaç farklı kaynak, futsalın Brezilya’da gelişmesinin en önemli nedeni olarak, futbolun çok sevildiği bu gelişmekte olan ülkede, o yıllarda bu sevgiyi karşılamaya yetecek miktarda geniş çim saha bulmanın zorluğunu gösteriyor.
İlk defa bir futsal karşılaşması izleyen dikkatli bir futbolsever, bu sporun önde gelen temsilcisinin Brezilya milli takımı olmasına şaşırmayacaktır. Top kontrolünün ayak içiyle değil, topa basarak sağlandığı, rakibi geçebilmek için hız ve fizik gücünden ziyade, ince bileklere ve kıvraklığa sahip olunması gereken, topun nadiren havalandığı ve hokeydeki gibi yerde kayarak ilerlediği bu müstesna branşta elbette Horst Hrubesch’ler değil, Latin Amerikalılar başarılı oluyor. 2012 Dünya Kupasının parlayan oyuncuları da, yaşlı kurt Falcao, Neto ve Fernandinho gibi sarı-yeşil formayı terletenlerle, gol krallığında ilk iki sırayı alan ve Rusya ve İtalya adına oynayan Brezilyalılar. Futsalın Brezilya’daki popülerliği, bir göstergede futbolun dahi üstüne çıkıyor; bu spor, ülkede en çok oyuncusu olan dal.
Futbolun bilinen bir başka türevi de plaj futbolu. Bu branşın da Rio plajlarından neşet ettiğini biliyoruz. İngiliz Yazar Alex Bellos’un Futebol: Brezilya Tarzı Yaşam (Literatür Yayınları, çev. Çiğdem Özüer, 2003) başlığını taşıyan kitabı ise, futbol literatürünün en eğlenceli metinlerinden birisi olmasının yanısıra, meşin yuvarlaktan ilham alan başka oyunların da ülkedeki öyküsünü anlatıyor. Yetmişli yıllarda ismini duyuran ve maç sonunda hurdaya çıkacak olan arabalarla oynanan “Otobol” bunlardan bir tanesi. Oldukça masraflı bir oyun olduğundan, dünya çapındaki enerji krizinin kurbanı olmuş ve ömrü pek kısa sürmüş. Bir başka ve çok daha ucuz futbol türevi olan Futebol de Botao ya da Düğme Futbolunu ise, çocuklar mahallelerinde icat etmişler ve bu oyun günümüze kadar gelebilmiş. Bir diğer adıyla Masa Futbolu, diktörtgen bir masa üzerinde, iki oyuncu tarafından, düğmeler ya da yuvarlak diskler ve minik bir topla oynanıyor ve ülkede oldukça ciddiye alınıyor. Bazı eyaletlerde federasyonları, yaş kategorilerine ayrılmış turnuvaları ve hatta, oyuncuların bağlı oldukları takımları var. Bizim okul sıralarında, bozuk paralarla oynadığımız oyunu çağrıştırsa da, internet üzerinden yapılacak bir “futebol de mesa” aramasıyla, basit bir çocuk oyununun nasıl geliştirilebildiğini izlemek mümkün.
Yanlış bir karar verdiği düşünülen dünya çapındaki bir futbol hakeminin evinin, bir “haberci” tarafından basıldığı, bu hakemin kişisel yaşamının bütün ayrıntılarının televizyon kanallarında  harlanan dedikodu kazanlarında kaynatıldığı güzide ülkemizin spor kamuoyuna, bu işin özünde bir oyun olduğunu hatırlatma amacıyla kaleme alınmış bir yazıyı okudunuz.
Fotoğrafı fifa.com'dan aldım, linktede final maçının gollerini görebilirsiniz. Bir kez daha, Brezilyalı spikerlerin, rakip gol attığında dahi nasıl coşkulu biçimde anlatımını sürdürdüğünü görüyoruz. Bizde ise malum "aman, yapmayın çocuklar.... yapmayın.... maalesef..." den ibaret oluyor duyduğumuz sözcükler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder