7 Haziran 2013 Cuma

31 Mayıs Miladı

31 Mayıs Miladı
Son günlerde yaşadıklarımı anımsamaya çalışıyorum, öyle ya, dolu dolu yaşanan günler, heyecan, endişe, acı, sevinç bir arada. Geçen hafta aksattığım yazıyı bu hafta mutlaka yazmam lazım.
Tanık olduğum ya da okuduğum, en çarpıcı anı anımsamaya çalışıyorum. Daha doğrusu, spor sayfasında yazdığım için, bu bağlama oturan bir anla başlamak istiyorum. Parkta çember oluşturup kitap okuyanlar olabilir, ne de olsa futbol aleminde entellektüel hareketlere pek rastlanmıyor. Ya da polisin elinden rakip takım taraftarları kardeşlerini kurtaranlar, başkanlarının büyük bir umarsızlıkla dozerin başına geçip, stadyum yıkımına başlamasını, düz kontak marifetiyle boşa çıkaranlar. Dünya tersine dönse yan yana gelmeyecek Kaf-Kaf’lı ve Göz-Göz’lülerin, ortak otobüsler kaldırarak Bizans’ın yolunu tutmaları. Duvarlara yazılan “Çare Drogba”, Yunanistan Konsolosluğu duvarına yazılan “Gekas” yazılamaları. Bir zamanların saygın televizyon programcısının tabiriyle “O An”ların listesi uzun.

Peki daha birkaç hafta önce futbolda düşmanlık ve şiddet nasıl önlenir diye kara kara düşünülürken, Gezi Parkı sürecinde ördükleri dayanışmayla bu sorunun cevabını açık biçimde ortaya koyan taraftarlara, kulüplerinden bir destek geldi mi? Ünal Aysal ile başlayalım, vatandaş olarak eylemleri desteklediğini ancak spor kulüplerinin dernek statüsünde olduklarını ve ilgi alanları dışında kalan konularda konuşurlarsa, başlarının belaya gireceğini söylüyor. Gerçekten çok ilginç, Sayın Aysal herhalde, bir kent merkezinde, spor yapmak için insanların parklara değil de, sinemaya gittiklerini düşünüyor. Fikret Orman, günlerdir semtinin çektiği zulüme aldırış etmeksizin, bir gün saat “19.03’te” bir dozerin başına geçip, geleceği hakkında “sabredin, çok güzel olacak”tan başka hiçbir bilgi vermediği yeni stat için, onbinlerce insanın ardından gözyaşı döktüğü İnönü’yü yıkmaya başlıyor. Aziz Yıldırım’a söylenecek sözleri, benden önce Erkan Goloğlu yazdı bu hafta içinde. Taraftarları, suçsuzluğuna inanmış, hakkını her yerde savunmuş, bunun için birçok kez polis şiddetine maruz kalmış ve dayanışma gösterme sırası ona gelmişken, Beyefendi en son Bodrum’da son günlerin kötü şöhretli et lokantasında yemek yerken görülmüş! Ekip de müthiş! Mehmet Ağar, İhsan Kalkavan ve parababası Mübariz Mansimov. Hayri Kozanoğlu, Erinç Yeldan gibi ciddi ve efendi akademisyenlerimiz kendisiyle dayanışma mektupları yayınlamışken, zat-ı muhteremin arkadaşlık ettiği zevata bakın!   
Ancak cin şişeden çıkmıştır. Bundan sonra, kulüp yöneticilerinin, rekabetin üzerine körükle giden spor yazarlarının sporda şiddetin önlenmesine ilişkin klişe söylemleri sürdürürken, bu şiddete kaynaklık eden kavgacı tavırlarını devam ettirmelerinin hiçbir inandırıcılığı olmayacaktır. Fenerbahçe taraftar sitelerinden 12 Numara’nın yaptığı, Süper Kupa maçının yan yana, omuz omuza izlenmesi çağrısı gerçekten de tarihi bir nitelik taşımaktadır. Site adına yapılan açıklamada, FB, BJK ve GS taraftarlarından binlerce olumlu e-posta aldıklarını söyleniyor.
Bu süreç başarıyla örüldüğü takdirde, hükümetin tribünlere polis yığma hevesini de boşa çıkarabilir. Futbolun arsada güzel olduğunu bir kez daha kanıtlayan güzel insanlara, sevgiyle. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder