31 Mayıs Miladı
Son günlerde yaşadıklarımı
anımsamaya çalışıyorum, öyle ya, dolu dolu yaşanan günler, heyecan, endişe,
acı, sevinç bir arada. Geçen hafta aksattığım yazıyı bu hafta mutlaka yazmam
lazım.
Tanık olduğum ya da okuduğum, en
çarpıcı anı anımsamaya çalışıyorum. Daha doğrusu, spor sayfasında yazdığım
için, bu bağlama oturan bir anla başlamak istiyorum. Parkta çember oluşturup
kitap okuyanlar olabilir, ne de olsa futbol aleminde entellektüel hareketlere
pek rastlanmıyor. Ya da polisin elinden rakip takım taraftarları kardeşlerini
kurtaranlar, başkanlarının büyük bir umarsızlıkla dozerin başına geçip, stadyum
yıkımına başlamasını, düz kontak marifetiyle boşa çıkaranlar. Dünya tersine
dönse yan yana gelmeyecek Kaf-Kaf’lı ve Göz-Göz’lülerin, ortak otobüsler
kaldırarak Bizans’ın yolunu tutmaları. Duvarlara yazılan “Çare Drogba”,
Yunanistan Konsolosluğu duvarına yazılan “Gekas” yazılamaları. Bir zamanların
saygın televizyon programcısının tabiriyle “O An”ların listesi uzun.
Peki daha birkaç hafta önce futbolda
düşmanlık ve şiddet nasıl önlenir diye kara kara düşünülürken, Gezi Parkı
sürecinde ördükleri dayanışmayla bu sorunun cevabını açık biçimde ortaya koyan
taraftarlara, kulüplerinden bir destek geldi mi? Ünal Aysal ile başlayalım,
vatandaş olarak eylemleri desteklediğini ancak spor kulüplerinin dernek
statüsünde olduklarını ve ilgi alanları dışında kalan konularda konuşurlarsa,
başlarının belaya gireceğini söylüyor. Gerçekten çok ilginç, Sayın Aysal
herhalde, bir kent merkezinde, spor yapmak için insanların parklara değil de,
sinemaya gittiklerini düşünüyor. Fikret Orman, günlerdir semtinin çektiği
zulüme aldırış etmeksizin, bir gün saat “19.03’te” bir dozerin başına geçip,
geleceği hakkında “sabredin, çok güzel olacak”tan başka hiçbir bilgi vermediği
yeni stat için, onbinlerce insanın ardından gözyaşı döktüğü İnönü’yü yıkmaya
başlıyor. Aziz Yıldırım’a söylenecek sözleri, benden önce Erkan Goloğlu yazdı
bu hafta içinde. Taraftarları, suçsuzluğuna inanmış, hakkını her yerde savunmuş,
bunun için birçok kez polis şiddetine maruz kalmış ve dayanışma gösterme sırası
ona gelmişken, Beyefendi en son Bodrum’da son günlerin kötü şöhretli et
lokantasında yemek yerken görülmüş! Ekip de müthiş! Mehmet Ağar, İhsan Kalkavan
ve parababası Mübariz Mansimov. Hayri Kozanoğlu, Erinç Yeldan gibi ciddi ve
efendi akademisyenlerimiz kendisiyle dayanışma mektupları yayınlamışken, zat-ı
muhteremin arkadaşlık ettiği zevata bakın!
Ancak cin şişeden çıkmıştır.
Bundan sonra, kulüp yöneticilerinin, rekabetin üzerine körükle giden spor
yazarlarının sporda şiddetin önlenmesine ilişkin klişe söylemleri sürdürürken,
bu şiddete kaynaklık eden kavgacı tavırlarını devam ettirmelerinin hiçbir
inandırıcılığı olmayacaktır. Fenerbahçe taraftar sitelerinden 12 Numara’nın yaptığı,
Süper Kupa maçının yan yana, omuz omuza izlenmesi çağrısı gerçekten de tarihi
bir nitelik taşımaktadır. Site adına yapılan açıklamada, FB, BJK ve GS
taraftarlarından binlerce olumlu e-posta aldıklarını söyleniyor.
Bu süreç başarıyla örüldüğü takdirde, hükümetin
tribünlere polis yığma hevesini de boşa çıkarabilir. Futbolun arsada güzel
olduğunu bir kez daha kanıtlayan güzel insanlara, sevgiyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder