Tarihte ilk kez bir
uçağı tasarlayıp uçuran Wright Kardeşleri herkes bilir, buna karşın insansız
hava aracının mucidini ya da en son jumbo jet modelini tasarlayan mühendisi
kimse bilmez. Yeni bir teknoloji getiren her zaman hatırlanacaktır, bu
teknolojideki teknik yenilikler yapanı ise ancak o alanın meraklıları bilir. Nüfusu 4 milyonu bulmayan Latin Amerika
ülkesinin böyle bir hatırası var, 1930'da düzenlenen ilk Dünya Kupasını
kazanmış olmak. Bugünden bakıldığında Uruguay'ın müzesinde 2 kupa bulunması
şaşırtıcı gelebilir, ancak 1920'li yıllarda dünyanın en iyisi onlardı.
1930'daki ilk kupadan önce, '24 ve '28'de Olimpiyat altın madalyalarını
kazanmışlar ve ev sahibi oldukları bu ilk turnuvada Centennario Stadyumunun
çimlerine favori olarak çıkmışlardı. 1930'de birçok Avrupa ülkesinin, Büyük
Buhranın da etkisiyle, Montevideo'ya gelmekten imtina etmelerini, 1934 İtalya
ve 1938 Fransa turnuvalarını boykot ederek protesto ettiler. Savaştan sonraki
ilk kupayı da, hem de yaklaşık 200,000 Brezilyalının önünde kazandılar.
Yarattıkları travmanın boyutu o kadar büyüktü ki, final grubunun son maçında
galibiyet golünü atan Ghiggia, maçın 50. yıldönümü için Brezilya'ya gittiğinde,
o anı yalnızca anlatılanlardan ve düşük kalitedeki arşiv görüntülerinden bilen
bir pasaport polisi, genç bir kadın tarafından tersleniyordu.
Brezilya'da "Maracanazo" adlandırmasıyla bilinen 1950 finali üzerine çok sayıda "rekonstrüksiyon" çalışması yapıldı. Bu videoda finali küçük bir çocuk olarak yaşayan orta yaşlı bir adamın, zaman içerisinde yolculuk yaparak Brezilya kalecisi Barbosa'yı golden önce uyarmaya çalışması anlatılıyor. Tarihteki en büyük toplumsal futbol travması.
Uruguay 1970 ve
2010 turnuvalarını dördüncü olarak tamamladı, bunun dışında kıta turnuvası Copa
America'da birçok şampiyonluğa ulaştı ve Oscar Taberez'in yönetimindeki takım,
halen kıtanın son şampiyonu ünvanını elinde bulunduruyor. Ayrıca Uruguay,
kazanılan Dünya Kupası ve kıta turnuvaları sayıları bakımından en başarılı
milli takım. Bu başarıların önemli bir kısmının 20. yüzyılın ilk yarısında
gelmiş olması, onların tarihin derinliklerinde kalmış bir futbol imparatorluğu olarak
düşünülmesine sevkedebilir. Ancak şu anda FIFA sıralamasında 6. basamaktalar ve
zorlu D Grubunda seri başı olarak yer alıyorlar.
Kulüp Takımı Uruguay
Bu kadar laf,
Urugay'ın hafife alınmaması gereken bir takım olduğunu izah etmek için yeterli
olduğundan, takımın güncel durumuna gelebiliriz. Nüfusu rakiplerinden çok daha
az olan bir ülkenin milli takımının yararlanabileceği oyuncu havuzunun da,
rakiplerininki kadar derin olmadığı ortadadır. Ancak başı sonu belli bir oyuncu
rotasyonuyla oynamak, birbirlerini yakından tanıyan ve birlikte oynama deneyimine
fazlasıyla sahip olan bir oyuncu grubunun yaratılmasını da sağlayacaktır ve
mavi-beyazlıların örneğinde de bunu görebiliyoruz. Dört yıl önceki son DK
kadrosunu büyük ölçüde koruyorlar, kalede Muslera, defansta Lugano-Godin ikilisi
ve Caceres, Maxi Perreira gibi çeşitli bek/kanat alternatifleri mevcut.
Lugano-Godin ikilisinin toplam milli maç sayıları 168, bu veteranların baskı
altında ağır kalabildikleri ve hataya yatkın oldukları Uruguay'ın en büyük
handikaplarından birisi olarak gösteriliyor. Aslında soru işaretleri daha çok
Lugano'nun üzerinde (Godin, parmak ısırtan Atletico Madrid performansıyla
özgüveni yüksek biçimde geliyor Kupaya). Bu sezon küme düşen West Bromwich
Albion'da pek fazla süre almadan oynayan oyuncunun kadrodaki varlığı deneyimi
ve liderlik potansiyeliyle açıklanabilir. Öte yandan, Fenerbahçe'deki
günlerinden bildiğimiz agresifliği, takımını eksik bırakmasına neden olabilir.
Yine de Lugano'nun, agresiflik ve oyunda kalma becerisini dengede tutabilen bir
oyuncu olduğunu söyleyebiliriz. Savunma hattındaki eksiklikleri, oyuncu
kalitesi ve çeşitliliğinden kaynaklanmıyor ancak orta sahadaki sorunları tam da
bu. Diego Perez ve Egidio Arevalo, defansif özellikleri olan oyuncular ve
hücuma nadiren çıkıyorlar. Bu durum takımın hücum organizasyonlarını
çeşitlendirmesinin önünde bir engel teşkil edebilir, ancak madalyonun diğer
yüzüne bakılırsa, Lugano'nun yavaşlığının bir handikapa dönüşmemesini
sağlayacak olan da, savunma hattının önünde yer alacak olan bu çifte sigorta.
Öte yandan, Nicolas Lodeiro, Cristian Rodriguez ve Gaston Ramirez ofansif yönü
biraz daha kuvvetli olan oyuncular, ancak Tabarez'in 4-4-2'sinde ya da zaman
zaman başvurduğu 4-1-4-1 dizilişinde bu özellikte yalnızca 1 oyuncu yer alıyor.
Bu da, yetenekleri tartışılmaz Luis Suarez, Edison Cavani ve oynayacağı dakikalarda
veteran Diego Forlan'ın gol fırsatlarını kendilerinin yaratması zorunluluğunu
ortaya çıkarabilir. Bu üçlüden özellikle Luis Suarez'in bu sezonki performansı
göz kamaştırıcıydı; Premier Lig'de 30 golü buldu ve az daha çeyrek asır sonra
gelen Liverpool şampiyonluğunun mimarı olacaktı. Küçük çaplı bir transfer
rekoruyla PSG'ye geçen Cavani'nin de iyi anları oldu ancak nüksetmesinden
endişe edilen küçük bir sakatlığı bulunuyor. 2010 DK yıldızlarından Forlan ise,
1. sınıf kulüp futbolunun uzağına düştü ve onun sezon performansını
değerlendirmek yanıltıcı olabilir. Yine de büyük bir oyuncu olduğunu ve raket
gibi kullandığı ayağıyla herhangi bir maçın herhangi bir anında skoru
değiştirebileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Uruguay DK tarihinden bir dramatik maç daha, 2010 Çeyrek Finali, Gana uzatmaların son saniyesinde gole çok yaklaşıyor, Luis Suarez topu çizgi üzerinde yumruklayarak oyun dışında kalıyor ancak temdit penaltısı direkte patlıyor ve penaltılar sonucunda Uruguay yarı finale yükselirken, '90 Kamerun, '94 Nijerya ve 2002 Senegal'den sonra bir kez daha bir Afrika takımı, son 4'ün kıyısından dönüyordu.
Finale Giden Yol
Brezilya, D Grubu
takımlarının finale giden yolunda zorlu parkurlardan oluşuyor. Grubun iddialı 3
takımının da önceliği gruptan çıkmak olacak. Gerçekten de Uruguay, İtalya ve
İngiltere triosundan bir üst tura çıkacak ikili hangi kombinasyonda olursa
olsun, sonuç sürpriz sayılmayacak. Uruguay'ın ilk maçını Kosta Rika'yla yapacak
olması bir avantaj, ancak ilk maçların her zaman zor geçtiğini biliriz,
özellikle üst turları hedefleyen takımlar açısından. Bir tarafta muhtemelen
akıllarının bir köşesinde İngiltere ve İtalya maçları olacak olan Uruguaylılar,
diğer tarafta uzun kamp dönemleri boyunca bu ilk maça konsantre olmanın dışında
rasyonel bir hedefi olmayan Kosta Rikalılar. Tabi bu durum, ilk maçın kesin
favorisinin Uruguay olduğu gerçeğini değiştirmiyor ve alacakları bir galibiyet,
fikstürlerini avantajlı hale getirirken, İtalya karşısında kazanmasına açıkçası
pek şans tanımadığım İngiltereyle oynayacakları 2. maça daha rahat çıkmaları
anlamına gelecektir. Gök mavililerin,
İtalya karşısına çıkacakları son maç turnuvanın en keyifli mücadelesi
olmayabilir ama futbol anlayışları birbirine bu kadar benzeyen iki takımın
(lakapları bile aynı!) randevusunun sert ve çetin geçeceği kesin. Sonrası
hakkındaki tahminlerim, birkaç gün önce bu sayfada yer alan İtalya
değerlendirmesine benzer olacak. Grubu 1. ya da 2. bitirmek, 2. turda
turnuvanın belki de en denk grubu C'den herhangi bir takım gelebileceği için
fazla önem taşımayacaktır. Ancak grubu lider tamamlamak, çeyrek finalde olası
bir Brezilya eşleşmesinden yakayı kurtarmak anlamına geleceği için, bir nebze
de olsa önem taşıyor.
Deneyimli taktisyen
Tabarez yönetiminde, istikrarlı kadro yapısı ve yetenekli hücum oyuncularıyla
Uruguay, nev-i şahsına münhasır devlet başkanları Murica ve bu yakınlarda
efsanevi kitabı hakkında söyledikleriyle bizleri şaşırtan Eduardo Galeano ile
diğer yurttaşlarının yüzlerini ağırtmayı başaracak güçte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder