Her
Devrin Takımı
Her dönem dünya futbolunun önde gelen
temsilcilerinden oldular. 1930’larda, ilki Mussolini faşizminin ürküttüğü
hakemlerin katkılarıyla da olsa, 2 dünya şampiyonluğu kazandılar; 1958-62 çifte
şampiyonu Brezilya’yla birlikte ünvanını korumayı başarmış 2 ülkeden birisi
olmaya devam ediyorlar.
İtalya'nın DK tarihinden 2 efsane maç, ilki 1970 Yarı Final, Federal Almanya'yı uzatmalarda 4-3 yeniyorlar. Beckenbauer'in çıkık omuzla oynadığı meşhur maç. Bu arada reklamlar çok eğlenceli değil mi, "Martini" ve "JagerMeister" !
Savaştan sonra bir daha finali görmeleri
1970’i buldu, bir sonraki şampiyonluksa 1982’de geldi. Değerliydi bu
şampiyonluk, tüm zamanların en fiyakalı Brezilyasını ve en sıkıcı Almanyasını
geçmişlerdi, ama hepsinden önemlisi, Milan, Lazio ve diğer bazı takımların küme
düşürülmesiyle sonuçlanan “Totonero” nam, şike skandalından 2 yıl sonra
gelmişti bu zafer; 2 yıl men cezası yeni tamamlanmış olan Paolo Rossi de, gol
kralı olarak başrolü oynuyordu. Ev sahibi oldukları 1990’da favoriler
arasındaydılar, üçüncülükle yetindiler; dört yıl sonra finalde Brezilya’ya
kaybettiler, 1998’de bu kez çeyrek finalde, yine şampiyon olacak Fransa’ya
elendiler. Bu üç kayıp da penaltı atışları sonucunda yaşandı; bir başka deyişle
elenirken bile kolay kolay yenilmiyorlardı. 2000’lerde İtalya Ligi prestijli
liderliğini İngiltere ve İspanya’ya kaptırdı, on yılın ortasında da yine bir
şike skandalı patlak verdi ve bu sefer Juventus küme düşürülürken Milan ucuz
kurtuluyordu.Asya ve Afrika’da düzenlenen 2002 ve 2010 turnuvalarında hayal
kırıklığı yaratsalar da, 2006’da ev sahibi Almanya ve Fransa’yı geçerek bir kez
daha şampiyonluğa uzandılar; 24 yıl önceki gibi favori gösterilmemelerine
rağmen. (turnuva başlamadan önce İtalya-Fransa finalini ve şampiyonu tahmin
etmiş olmamla gurur duymaya devam ederim hala, hayatımda tutturabildiğim tek
sonuç!)
Bu da 2006 Yarı Finali, bu maçı Taksim'de yaklaşık 20 nüfuslu bir İtalyan Brass Band ile izlemiştim, çok eğlenceliydi. Grosso'nun, Tardelli tarzı gol sevinci de tebessüm ettirmişti. Her 2 maç da, İngilizlerin "end-to-end action" tabir ettiği, bizim "top bir o kalede bir bu kalede" dediğimiz mucizevi futbol anlarıyla renkleniyor.
Hücum
Hattındaki Belirsizlikler
Kazanırken de kaybederken de futbolseverlerin
zevkle izlediği bir takım olmadılar, 1974’ün Hollandası
ya da 1982’nin Brezilyası gibi özlemle yad edilen bir oyun ortaya koymadılar.
Ancak her zaman çetin bir rakip oldular, zor gol yediler ve zor yenildiler. Şampiyon
oldukları 2006 Almanya DK'da, turnuvanın en iyi oyuncusu ödülünü savunma
komutanları Fabio Cannavaro'nun kazanmış olması
başka söze gerek bırakmıyor zaten. Öte yandan, bu kadar "sıkı"
bir takım olmalarının yanı sıra, her dönem zor anlarda gol bulmayı bilen hücum
elemanlarına sahip oldular. Ulusal liglerinde çetin ve kalabalık savunmalara karşı
oynamak durumunda kalan hücumcuların bu yönde evrilmelerinde de şaşılacak bir
şey yok. Öte yandan, 2014 Azzuri kadrosunun en çok soru işareti bulunduran
bölgesi de hücum hattı. Henüz 23 kişiye düşürülmemiş geniş listeye baktığımızda
Mario Balotelli, Giuseppe Rossi, Antonio Cassano, Ciro Immobile isimlerini
görüyoruz. Ortak noktaları, barındırdıkları belirsizlikler. Modern zamanların
performansı en kestirilemez oyuncusunun Balotelli olduğunu söyleyebilir miyiz?
Bir maçı kazandırdığı da oluyor, bir sonraki maç ortada gözükmediği de.
İtalya'nın 2. olarak tamamladığı son büyük turnuva UEFA Euro 2012'de, harika
bir yarı-final şovu sergilemiş ve takımının favori olan Almanya'yı devirmesinde
başrolü oynamıştı. Aslında bu maçı ve DK elemelerinde kaydettiği 5 golü
hatırlayarak, Balotelli'nin milli takım performansının, kulüp takımlarındaki
uzun sezonlara nazaran daha güvenilir olduğunu düşünebiliriz. Rossi'deki
belirsizlik, uzun bir sakatlık döneminden çıkmış olmasından, Cassano'nun
kestirilemezliğiyse kariyeri boyunca devam eden inişli çıkışlı performansından
ve büyük turnuvalarda parıldayamamış olmasından kaynaklanıyor. Bir de bu sezon,
Torino formasıyla 22 gole ulaşarak yıldızı parlayan Ciro Immobile var; güçlü
yanları bitiriciliği ve fırsatçılığı. Oyunun kilitlendiği anlarda- ki
İtalya'dan bahsediyorsak ve rakipleri Uruguay ve İngiltereyse muhakkak böyle
anlar olacaktır- önemli bir özellik olan uzaktan şutu da var. Immobile de, eğer
23 kişilik son kadroya dahil edilecekse, uluslararası seviyede hiç boy göstermemiş
olmasının eksikliğini çekebilir.
Pirlo'ya
bağımlılık
Forvet hattındaki belirsizliklerden yeterince
bahsettik, neticede gol pozisyonuna girmek ve bitirici hareketi yapmak büyük
ölçüde sezgisel bir davranıştır ve bazen formsuz olan bir forvet, önemli bir
maçta sıçrama yapabilir. Bütün büyük golcülerin bu özelliği olduğunu biliriz,
ayrıca İtalya'nın DK tarihinin en meşhur sürpriz golcüsünü (Salvatore
Schillaci-1990) çıkarmışlığı da vardır. İtalya açısından anahtar sorun ise,
daha istikrarlı oyunculara sahip olduğu orta sahanın kurgusunda ortaya
çıkabilir. Her ne kadar yaşı ilerlemiş de olsa Andrea Pirlo'nun yaratıcı aklı
ve sȗkuneti yerli yerinde duruyor. Savaşçı orta sahalar, Daniele de Rossi ve
Marchisio'nun görevleri arasında, rakip takımların Pirlo'ya uygulayacağı
baskıyı hafifletmek de olacaktır. Ancak akıllara 2012 Avrupa Şampiyonası final
maçında İspanya'nın, Pirlo'yu pasifleştirmesi de geliyor. Pirlo
pasifleştiğindeyse İtalya'nın oyun kurma kapasitesi büyük ölçüde zayıflıyor.
Forvet hattındaki belirsizlikten daha büyük bir handikap.
Savunma
Hattı
Yazının başlangıcında üstünde durduğumuz gol
yememe ve zor yenilme özelliğine gelelim. İtalya 'nın hatta herhangi bir
İtalyan lig takımının bir maçını izlediğinizde, santra vuruşundan itibaren
rakip takımın orta alandaki hazırlık paslarını dahi rahatsız ederek, oyun
kurmasını zorlaştırdığını görürsünüz. Dolayısıyla zor gol yemek, savunma
hattının uyumlu performansını şart koşsa da, orta sahadaki bu baskıyla
oluşturulabilecek bir maharet. Orta sahadaki durumu az çok özetledik, Çizme'nin
savunmasındaki isimlere bakalım. Karizmatik komutan edasındaki Fabio Cannavaro,
Maldini, Nesta ya da daha eskilerden Baresi gibi korkutucu oyuncular yer
almıyor savunma hattında, ya da Bergomi gibi rakibin en önemli silahını (misal
Maradona) etkisiz hale getirmesiyle bilinen bekler de yok. Zaten günümüz futbolu da rakibin etkili
silahlarının başına adam dikerek oynanmıyor. Dolayısıyla Barzagli ya da Bonucci'nin,
yukarıdaki isimler kadar havasının olmaması bir eksiklik değil. Kalede de, bana
kalırsa halen dünyanın 1 numarası olan bir diğer Juventus'lu Buffon'un olacağı
düşünülürse, arkaik tabirle "Makarnacılar"ın defans hamurunun sağlam
olduğunu söyleyebiliriz.
Final
Yolu Taştan
Biraz da toto-loto oynayıp, İtalya'nın nereye
kadar ilerleyebileceğine bir bakalım. İngiltere maçıyla başlayacaklar, sonra
Uruguay İngiltere ile 2. maçları oynarken, Kosta Rika karşısına galibiyet için
çıkacaklar. Genel bir bakışla, son Uruguay maçına İngiltere'ye yenilmeden en az
4 puanla çıkmaları halinde, önemli bir avantaja sahip olacakları söylenebilir.
Ancak İtalya'nın önceki turnuvalarda, zayıf gözüken takımlara kaybettiği çok
puan olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla Kosta Rika maçı garanti değil, üstelik,
Uruguay güçlü bir takım ve grubu lider bitirmeleri takdiri hakedecek olmakla
birlikte sürpriz olarak değerlendirilmeyecektir. Bu nedenlerle, İtalya'nın
gruptan lider çıkabilmek için İngiltere'yi yenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Gruptan lider çıkmak, çarprazdaki C Grubu görece denk takımlardan oluştuğu için
2. turdaki eşleşmeyi pek etkilemeyecektir. Ancak D Grubu 2., olası çeyrek
finalde kuvvetle muhtemel Brezilya ile eşleşeceğinden, grup birinciliği önem
kazanıyor. D grubunu birinci bitirecek takımın yoluna da güllerin serpilmiş
olduğunu söylemek mümkün değil; burada da çeyrek final eşleşmesinin İspanya ya
da Hollanda ile olması olası. Yine de ev sahibinden, hele Brezilya'ysa kaçınmak
her koşulda tercih edilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder