Anschluss'un Dramatik Rövanşı
Şili 120'de ve penaltılarda direklere takılıyor, böylece ev sahibini
devirip FIFA'yı hayal kırıklığına uğratma şansını kaçırıyor. Hollanda bir
tanesi tartışmalı bir penaltıdan olmak üzere son 5 dakikada bulduğu 2 golle
Meksika'yı güç bela geçiyor. Yunanistan kısır oyununa rağmen hiçbir maçı
bırakmamasının mükafatını, önce 10 kişi kaldığı maçta Japonya'ya direnerek
değerli bir 0-0'la, sonra son dakikalarda Fildişi Sahilleri'ne attığı golle
ikinci tura çıkarak alıyor. Bu sefer bir başka savaşçı, Kosta Rika'ya karşı
yine son dakika golüyle maçı uzatmaya taşıyor, ama turnuvanın en büyük
sürprizini gerçekleştiren Orta Amerikalılar penaltılara kadar pes etmiyorlar.
Forvetleri Campbell, 10 kişilik takımını ileri taşıyor, her pozisyonda 3-4
defans oyuncusuyla bir başına boğuşup topu takımında tutmaya çalışırken insan
üstü bir gayret gösteriyor.
Hemen her maç heyecanlı, bazıları üzerine bir film senaryosu yazılabilecek
kadar güçlü dramatik ögeler taşıyor. Kimilerine göre 1982'den sonra en iyi kupa
ve işte tam 32 yıl sonra, Haziranın son gününde, analojilere yol açan bir başka
dramatik randevu var. Cezayir, 1982'de grup maçlarında, dönemin Avrupa
Şampiyonu Federal Almanya'yı yendiğinde, bir Afrika takımının kupada aldığı ilk
parlak sonucu gerçekleştirmenin gururunu yaşıyordu. Maçtan, Madjer ve
Felloumi'nin golleri kadar, defans oyuncusu Mezekame'nin bütün sahayı topla bir
kurşun gibi geçerek yarattığı pozisyonlar da akılda kalıyordu Maçtan önce,
Türkiye futboluna katkıları herkesin malumu olan sempatik Hoca Jupp Derwall,
gazetecilerin kendisini sıkıştırmaları üzerine "Eğer maçı kaybedersek, ilk
trene atlayıp eve döneceğim" diyecekti. 2-1'lik yenilginin ertesinde bir
Alman gazetesi, Valencia-Stuttgart arası yol tarifinin üzerine bir tren bileti
basarak dalgasını geçiyordu.
Sonrasında akıllara gelmeyecek ve futbol tarihine geçecek bir utanç
yaşandı. Gijon'daki oynanacak olan son maçta, F. Almanya'nın alacağı az farklı
bir galibiyet, Avusturya, F. Almanya ve Cezayir'i aynı puanda eşitleyecek ve averajla
Cezayir'i bir üst turun dışında bırakacaktı. Futbol tarihinin en sevimsiz
oyuncularından Horst Hrubesch'in golüyle "Federaller" maçın
başlarında 1-0 öne geçti. Bundan sonra maç bitmişti artık, 80 dakika boyunca
oyuncular sahanın üzerinde dolaştılar, kazara oluşan gol pozisyonlarında
özensizce vurdular toplara. İspanyol seyircilerden "fuera" (dışarı),
"que se besen" (öpüşsünler) tezahüratları yükseldi. Almanlar ve
Avusturyalılar da rahatsızdı durumdan, Alman spiker bir noktada maçı anlatmanın
anlamının kalmadığını söyleyerek sustu, Avusturyalı meslektaşı da izleyicilere
televizyonlarını kapatmalarını salık verdi. Sonuç değişmedi ve Almanyayla
Avusturya, bir üst tura çıktı. Aslında dört yıl önce benzer bir durum
yaşanmıştı Arjantin'de, üst tura çıkma şansını yitirmiş olan Avusturya, güzel
bir oyunla F. Almanya'yı 3-2 mağlup ederek, rakibinin 3.lük maçı oynama şansına
son vermişti. Ne var ki dört yıl sonra, dertsiz, tasasız başarı kazanmanın
cazibesi, mücadele etmenin, rakibe saygı göstermenin erdeminin önüne geçmişti.
Tam da bu yıllarda, bireycilik toplumsal kurtuluşa, neo-liberalizm sosyalizme
ve sosyal adalet anlayışına galebe çalmaya başlamamış mıydı?
Bu olaydan sonra FIFA ve diğer Konfederasyonlar, hem dünya kupalarında hem
de kıta turnuvalarında son grup maçlarını aynı gün ve saatte oynatmaya
başladılar. Bu rezilliğin, futbolun en önemli unsuru olan, bir amaç uğruna
birlikte mücadele etmenin heyecanını öldürdüğünü ve böyle devam ederse, ne
kadar kar getiren bir ürün olduğu gün be gün açığa çıkan sporu da
öldürebileceğini fark etmişlerdi.
1982 Haziranındaki F. Almanya-Avusturya maçına çeşitli isimler takıldı,
"Gijon Saldırmazlık Paktı" ya da "Gijon Utancı" dediler.
Öfkeli Cezayirliler ise "Anschluss" adını uygun gördüler; aynı isimle
anılan 44 yıl önceki vaka, Lebensraum politikasının bir parçası olarak
Avusturyayı, Büyük Alman Yurdunun bir parçası haline getirerek, Dünya tarihinin
insan eliyle yaratılan en büyük yıkımının son habercisi olmuştu. İnsanlar
hoşnutsuzluklarını dile getirebildiler bu sefer; 2. Dünya Savaşındaki 50 milyon
can kurtarılamamıştı ama futbol ve özellikle Dünya Kupası, bu ticarileşmiş
haliyle bile gezegenimizdeki hemen tüm insanların üzerinde iki çift laf
edebileceği bir kültür unsuru olmaya devam ediyor.
"Anschluss"ün rövanşında kimi tuttuğumuzu söylemeye gerek yok
herhalde. Idir&Manu Chao ortaklığı tercüman olsun hislerimize: "Denia
denia, denia Algeria!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder