23.05.2014 tarihli Sol'da yayınlanmıştır.
Kupa Yıldızı
Endüstriyel
futbol öncesi (1980’li yıllara kadar da diyebiliriz)
Dünya Kupaları (DK)nın yıldız ürettiği ya da zaten potansiyeli yüksek olan bir
ya da birkaç oyuncuyu yıldızlaştırdığı vakıadır. Televizyon yayınları
yaygınlaştıktan ve büyük liglerle Avrupa Şampiyonlar Ligi dünyanın her
köşesinden izlenebilir hale geldiğinden beri, Kupaların bu işlevinden söz
edemiyoruz. Günümüzde futbolcular bu platformlarda kendilerini çoktan
ispatlamış oluyorlar turnuvaya gelmeden önce. Halbuki DK, televizyon
yayınlarının olmadığı ya da yaygınlaşmadığı yıllarda, kendisini gezegenin geri
kalanına tanıtmak isteyen bir futbolcu için nadir fırsatlardan birisiydi.
1934’te Guiseppe Meazza, 1938’de Leonidas da Silva gazeteler aracılığıyla da
olsa dünya futbolunun yıldızları mertebesine erişmişlerdi; 1958’te,
Brezilya’nın ev sahibi İsveç’e karşı oynadığı final maçından önce – Halit
Kıvanç hariç - kimse 17 yaşındaki
Pele’yi tanımıyordu.
Bazı
turnuvalara bir ya da birkaç yıldız damgasını vururken – 1986 Maradona, 1998
Zidane – bazıları bir takımın yıldızlaşmasına sahne oldu – 1970 Brezilya - .
Yıldız oyuncu bereketinin yaşandığı bir turnuva olarak da, yine 1986 örnek
verilebilir. Başına Diego Maradona’nın yazılı olduğu uzun liste, Platini,
Butragueno, Lineker, Michael Laudrup ve Elkjaer, Belanov gibi isimleri
içeriyor. Bazen, hiç beklenmedik yıldızları oluyor turnuvanın. 1982’de şike
skandalından başını yeni kaldırmış olan ve turnuva öncesi şans tanınmayan
İtalya’nın golcüsü Paolo Rossi’nin öyküsünde olduğu üzere. Bazen de turnuvayı
sürükleyen yıldızlardan yoksun oluyor DK; son iki turnuva 2006 ve 2010’da
parmak ısırtan bireysel performanslar izleyememiştik.
BBC'nin 1986 Finali öncesinde yaptığı en güzel 20 gol kolajı. Lineker'e biraz kıyak geçmişler sanki.
Bu
bir eğilimin işareti olabilir. 2000’li yıllardan itibaren Avrupa’daki kulüpler
turnuvalarının takviminin çok uzamasının getirdiği yorgunluğun, uzun sezonların
sonunda düzenlenen uluslararası turnuvalardaki futbolcu performanslarını
etkilediğini biliyoruz. Üç hafta sonra başlayacak olan turnuvaya da birçok
futbolcu sezon içerisinde 50’den fazla resmi/iddialı maç yapmış olarak
gelecekler. Yine de DK gelenek ve görenekleri, Brezilya semalarında yıldızları
seyretme hayali kurduruyor. Her ne kadar dört yıl önce kendisinden bekleneni
veremese de, gözlerin en çok Leo Messi üzerinde olacağını söyleyebiliriz. 2010
öncesi Messi, tıpkı 2006 öncesi Ronaldinho gibi, zamanın en iyisi olarak anılıyor
ve DK sahnesinde parlaması bekleniyordu. Messi’nin ve Arjantin’in 2010’da
yaşadığı handikap, oturmuş bir takım oyunu sergileyememeleri ve tecrübesiz
efsane Maradona’nın bu soruna çözüm bulamamasıydı. Takımın bu kez deneyimli bir
hocaya emanet edilmiş olması Messi’nin önünü açabilir ama onun performansını
belirleyecek olan etkenler daha ziyade psikolojik, tarihsel Brezilya-Arjantin
rekabeti ve yalnızca devrinin değil, tüm zamanların en büyük futbolcuları
arasına ismini tartışmasız biçimde yazdırma şansı.
Başka
bir isim var mı, oyunu yönlendirerek ya da goller kaydederek takımını
sırtlayacak ve bunu her maç yapacak - elbette o bunları yaparken takımının da
hiç değilse yarı finale yükselmesi gerekir – pek sanmıyorum. Brezilya belki de
tarihinin en “yıldızsız” kadrosuyla finallerde, bu durum aldıkları sonuçlarını
olumsuz yönde etkilemeyebilir hatta Konfederasyon Kupası’ndaki topa sürekli
baskı yapan tempolu oyunlarını sürdürebilirlerse, şampiyonluğun da en büyük
favorisi ev sahibi. Ancak Ronaldo, Romario ya da daha eskilerden Zico ya da
Rivelinho ( kişisel favorim müstesna ismiyle Roberto Dinamite) benzeri
yıldızları yok (Neymar mı, henüz erken sanki).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder