Bir Yılsonu Geleneği
Son günlerine yaklaştığımız ve
ileride, Türkiye üzerine çalışacak olan yakın dönem tarihçiler tarafından “en
uzun yıl” olarak adlandırılmaya namzet 2013, yalnızca spor etrafında gelişen
olayların takip edilmesiyle dahi, ülkedeki genel gidişat hakkında fikir
edinilebilmesini sağlayan bir yıl oldu. İktidar partisinin seçim kampanyasına
çevrilen 2020 Olimpiyat adaylığı süreci, Spor Bakanlığının bu süreci, ırkçı
söylemler kullanan bir sporcuya Akdeniz Oyunları töreninde bayrak taşıtılması,
Malazgirt Savaşı’nın canlandırılması gibi Olimpik değerlerle uzaktan yakından
ilgisi olmayan tutum ve etkinliklerle geçirmesi – ki Bakanın başına gelenler
malum – iktidar cephesinden ilk aklıma gelen örnekler. Gezi Parkı
protestolarına her renkten taraftar gruplarının etkin katılımı, bu katılımın
aylar sonra başlayan lig karşılaşmalarında tribünleri inleten sloganlarla
hatırlatılmasıysa, toplumsal muhalefeti incelemek isteyen araştırmacıların
ilgileneceği başlıklar oldular. İktidarın, tribün sakinlerinin bu
hareketliliğine, yine tribünlerde yaratılan kışkırtmalar ve başarısızlıkla
sonuçlanan, kerameti kendinden menkul Rabia hareketini tribünlere yerleştirme
çabalarıyla karşılık vermeye çalışması, bu siyasi zümrenin 2013 yılında
yaşadığı krizi ele alacak olan analistlerin ilgi alanına girecek konular oldu.
İzmir, 1 ya da 2 Haziran 2013.
Dünyadaysa 2013, Olimpiyat
Oyunları ve FIFA Dünya Kupası gibi büyük organizasyonların daha önce pek de
gündeme gelmeyen boyutlarıyla tartışıldığı bir yıl oldu. Katar 2022 Dünya
Kupası, FIFA Başkanı Blatter’in aşırı sıcaklarda organizasyonun sağlıklı bir
biçimde yapılmasından endişe duyduğunu ve kupanın kış aylarına alınması için
elinden geleni yapacağını açıklamasıyla başlayan tartışma, Uluslararası İşçi
Sendikaları Konfederasyonu ITUC vd. aktörlerin, Katar’da göçmen işçilerin kölelik
statüsünde çalıştırılmalarına ve aşırı sıcaklardan etkilenerek ölmelerine
işaret etmesiyle, insan hakları ve sosyal adalet bağlamına taşınmış oldu.
Benzer insan hakkı ihlallerine, 7 Şubat’ta başlayacak olan Soçi Kış Olimpiyadı için
yetiştirilmeye çalışılan tesislerin inşaatlarında çalışan, yine çoğunluğu
göçmen işçiler maruz kaldılar. Son örneği, aylardır maaşlarını alamayan ve
turistik vizeleri sona erdiği için saklandıkları yerden çıkamayan Türk işçiler.
Her iki organizasyon da, evsahibi ülkelerin işlediği hak ihlallerinin
tartışılmasına olanak sağladı. Bu ihlallerin ölüm seviyesine ulaştığı Katar’da
yetkililer, çalışma yaşamında reform yapmak sözünü vererek durumu geçiştirdiler;
durumun bu denli trajik bir duruma henüz ulaşmadığı – henüz diyorum çünkü orada
da aşırı soğuklardan yakınıyor göçmen işçiler - Rusya’dansa herhangi bir ses
gelmedi. Ayrıca, Rusya hukuk sisteminde yer alan eşcinsel yönelimlerin
görünürlüğünü yasaklayan yasa, Kış Oyunlarına katılacak olan LGBT sporcuların tepkileriyle
gündeme geldi. Muhtemelen, biraz kötümser ama gerçekçi bir yorumla, Katar’daki
göçmen işçilerin haklarında kayda değer gelişmeler olmayacak ve Rusya’daki
homofobik yasa, Soçi boyunca işletilmeyecek ancak bir anda ortadan
kaybolmayacak da olsa, bu organizasyonların evsahibi ülkeler üzerinde insan
hakları lehine baskı oluşturması önemli.
Çok önemsediğim Brezilya 2014 bağlamında
ilgi çeken konular sona kaldı. Futbol tutkusunun laf olsun diye değil,
kelimenin tam anlamıyla bir yaşam tarzı olduğu ülkede, ne devletin ne de FIFA
yetkililerinin beklediği bir protesto dalgası Haziran boyunca ülkeyi sarstı.
Bir başka deyişle, futbol sevgilerinden şüphe edilmeyecek Brezilyalılar dahi,
eğitim, sağlık, ulaşım ve diğer sosyal politika alanlarında yapılacak yatırımlardan
kısıntıya gidilerek, Kupa sonrasında atıl kalacak olan 70,000 kişilik
stadyumlara para dökülmesine isyan ettiler. Bu isyan, bu iki büyük spor
organizasyonunun, ilerleyen yıllarda tek bir ülke ya da kentte yapılmasını
olanaksızlaştırabilecek sorunları hatırlattı. Bu büyüklükteki etkinlikler, Türkiye
kamuoyuna aktarılmak istenenin aksine, ekonomik yarar getirmekten ziyade,
altından kalkılması güç külfetler üretiyorlar. Bu nedenle, dünyanın en büyük
ekonomisi ABD’nin Chicago gibi prestijli ve zengin bir kenti, 2016 Olimpiyat
adaylığından çekilmişti.
2014 yılı öngörülerimizi haftaya
bırakalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder