8 Şubat 2013 Cuma

Sizde Paralı Bizde Beleş ..!


Sizde Paralı Bizde Beleş ..!
Geçtiğimiz pazar günü, TED Ankara Kolejliler, TOBB Üniversitesi’nin tuhaf biçimli spor salonunda Fenerbahçe Ülker’i ağırladı. Önceki haftalarda Efes’i mağlup etmişlerdi; bu yüzden taraftarlarının maçtan beklentileri yüksekti. Sonuçta Fenerbahçe farklı kazandı; bu sezon birçok kez yaptığı gibi, darmadağın olduğu bir Euroleague karşılaşmasını takip eden haftasonunda, hıncını Türkiye Ligi’nin kendi halindeki bir takımından almış oldu.


*Murat Didin'li yıllardan bir Fenerbahçe galibiyeti.

1996 Sonbaharı... Ankara Kolej’in ligde asansör takım haline geldiği dönem; Avrupa Kupalarında oynayan Murat Didin’in, Haluk Yıldırım, Murat Evliyaoğlu, Tolga Tekinalp’li kadrosu dağılmış ve Ankara basketbolunun temsilciliği Türk Telekom’a geçmiş. Birkaç yıl öncesine kadar dolu tribünler önünde oynayan kırmızı-lacivertlilerin maçlarını, bir avuç lise öğrencisi olarak takip ediyoruz. “Kolejliler”in rakibi yine Fenerbahçe ve bu tip büyük maçlarda genellikle görüldüğü üzere, yanımızda bu “Bizans” takımına karşı dayanışma duygularını sergilemek amacıyla gelen bir grup Ankaragücü taraftarı var. O zamanlar Umut Sarıkaya’nın karikatürleriyle henüz tanışmamış olsak da, görünen resmin bir Lise dö Sen Benuğa-Çeliktepe Cengizhan Lisesi çelişkisini yansıttığı açık! Her ne kadar ezici çoğunluktaki Sarı-Lacivertli taraftarlara karşı sesimizin daha çok çıkacağını düşünerek heyecanlansak da, ortadaki tekinsizliği hissediyoruz. Neyse ki, yalnızca ilk kısmını yazdığım ve devamı çoklarının malumu olan başlıktaki dizeleri haykırmıyorlar (Oysa herhangi bir okul maçında duymaya alışık olduğumuz dizeler bunlar). Neden sonra, yaş ortalaması bizden 5-6 puan yüksek olan grubun üyeleri beni gözlerine kestiriyor ve el ediyorlar. Çağrıya kulak vererek yanlarına gidiyorum ve içlerinden birisi bana, “birader, sizin bir marşınız vardı, neydi o?” diyor. “Bozkırda yeşil bir yuva bilgi yuvası” diye başlayan okul marşını kast etmediklerini anlamam uzun sürmüyor ve kısaca “sımsıkı” olarak anılan geleneksel tezahüratımızı öğretiyorum kendilerine. Bir süre beraberce zıpladıktan sonra, “sen anlıyon bu işlerden”, “ben biliyom bu koleji, cebeci’deki” gibi sözleri sessizce onaylayarak arkadaşlarımın yanına dönüyorum. 16 yıl önceki bu maçın sonucu da aynı, Kolejliler’in farklı mağlubiyeti.

*Hapoel Tel Aviv'e karşı Koraç Kupası Maçının Arefesi

Bu 16 yılda basketbol ligimizde ne değişti? Kuşkusuz, futbolun 3 büyüklerinin bu spora daha fazla yatırım yaptıkları ve şöhretli yabancıları ülkeye taşıdıkları bir gerçek. Yine de, Lig Tv yorumcuları her maç anlatımında defalarca yineleseler de, lig her takımın her takımı yenebileceği kadar dengeli değil. Aksine, Kaan Kural’a atıf yapacak olursak, 5-6 takımın aralarında oynadıkları maçların dışındaki karşılaşmaların büyük bir kısmının sonucu, kimi zaman son çeyreğe dahi kalmadan belli oluyor. Kolejliler ise, Stanojevic, Penney gibi etkili hücum silahlarıyla, bu ligin çok sayı atmasıyla öne çıkan başaltı takımı. Her ne kadar veteranlık mertebesine yaklaşmış olsalar da, Erdal Bibo ve Nedim Yücel’den de önemli katkılar alıyorlar. Ancak savunmadaki zaafları, istikrarlı sonuçlar almalarının önündeki en büyük engel.
Kulübün internet sitesindeki tarihçesinden, geçmişte yetiştirdiği milli basketbolcuların listesini görmek mümkün. Ancak Serkan Erdoğan’dan sonraki yaklaşık 10 yıllık dönemde, bu isimlerin yanına sadece Berent Kavaklıoğlu’nun eklenmiş olması, öz kaynaklara dayanan bir yapıdan uzaklaşıldığını anlatıyor. Tekrarlamak gerekirse, bu sezon iyi maçlar çıkarıyor olmaları, eski parlak günlerini yeniden canlandırmalarına yetmeyecek. Belki klişeleşmiş bir söz olacak ama, Kolejliler ve benzer kulüplerin, rekabet edebilecek kadroları oluşturmaları ve muhafaza edebilmelerinin tek yolu, hala iyi bir oyuncu yetiştirme sistemine sahip olmaktan geçiyor. Kulüp böyle bir atılımı gerçekleştirebilirse, basketbolu sevmesi ve oyunu bilmesiyle tanınan Ankara seyircisini, daha büyük bir salonda, yeniden arkasında bulması işten bile değil. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder