Sizde Paralı Bizde Beleş ..!
Geçtiğimiz
pazar günü, TED Ankara Kolejliler, TOBB Üniversitesi’nin tuhaf biçimli spor
salonunda Fenerbahçe Ülker’i ağırladı. Önceki haftalarda Efes’i mağlup
etmişlerdi; bu yüzden taraftarlarının maçtan beklentileri yüksekti. Sonuçta
Fenerbahçe farklı kazandı; bu sezon birçok kez yaptığı gibi, darmadağın olduğu
bir Euroleague karşılaşmasını takip eden haftasonunda, hıncını Türkiye Ligi’nin
kendi halindeki bir takımından almış oldu.
*Murat Didin'li yıllardan bir Fenerbahçe galibiyeti.
1996
Sonbaharı... Ankara Kolej’in ligde asansör takım haline geldiği dönem; Avrupa
Kupalarında oynayan Murat Didin’in, Haluk Yıldırım, Murat Evliyaoğlu, Tolga
Tekinalp’li kadrosu dağılmış ve Ankara basketbolunun temsilciliği Türk
Telekom’a geçmiş. Birkaç yıl öncesine kadar dolu tribünler önünde oynayan
kırmızı-lacivertlilerin maçlarını, bir avuç lise öğrencisi olarak takip
ediyoruz. “Kolejliler”in rakibi yine Fenerbahçe ve bu tip büyük maçlarda
genellikle görüldüğü üzere, yanımızda bu “Bizans” takımına karşı dayanışma
duygularını sergilemek amacıyla gelen bir grup Ankaragücü taraftarı var. O
zamanlar Umut Sarıkaya’nın karikatürleriyle henüz tanışmamış olsak da, görünen
resmin bir Lise dö Sen Benuğa-Çeliktepe Cengizhan Lisesi çelişkisini yansıttığı
açık! Her ne kadar ezici çoğunluktaki Sarı-Lacivertli taraftarlara karşı
sesimizin daha çok çıkacağını düşünerek heyecanlansak da, ortadaki tekinsizliği
hissediyoruz. Neyse ki, yalnızca ilk kısmını yazdığım ve devamı çoklarının
malumu olan başlıktaki dizeleri haykırmıyorlar (Oysa herhangi bir okul maçında
duymaya alışık olduğumuz dizeler bunlar). Neden sonra, yaş ortalaması bizden
5-6 puan yüksek olan grubun üyeleri beni gözlerine kestiriyor ve el ediyorlar.
Çağrıya kulak vererek yanlarına gidiyorum ve içlerinden birisi bana, “birader,
sizin bir marşınız vardı, neydi o?” diyor. “Bozkırda yeşil bir yuva bilgi
yuvası” diye başlayan okul marşını kast etmediklerini anlamam uzun sürmüyor ve
kısaca “sımsıkı” olarak anılan geleneksel tezahüratımızı öğretiyorum
kendilerine. Bir süre beraberce zıpladıktan sonra, “sen anlıyon bu işlerden”, “ben
biliyom bu koleji, cebeci’deki” gibi sözleri sessizce onaylayarak
arkadaşlarımın yanına dönüyorum. 16 yıl önceki bu maçın sonucu da aynı,
Kolejliler’in farklı mağlubiyeti.
*Hapoel Tel Aviv'e karşı Koraç Kupası Maçının Arefesi
Bu 16 yılda basketbol
ligimizde ne değişti? Kuşkusuz, futbolun 3 büyüklerinin bu spora daha fazla
yatırım yaptıkları ve şöhretli yabancıları ülkeye taşıdıkları bir gerçek. Yine
de, Lig Tv yorumcuları her maç anlatımında defalarca yineleseler de, lig her
takımın her takımı yenebileceği kadar dengeli değil. Aksine, Kaan Kural’a atıf
yapacak olursak, 5-6 takımın aralarında oynadıkları maçların dışındaki
karşılaşmaların büyük bir kısmının sonucu, kimi zaman son çeyreğe dahi kalmadan
belli oluyor. Kolejliler ise, Stanojevic, Penney gibi etkili hücum
silahlarıyla, bu ligin çok sayı atmasıyla öne çıkan başaltı takımı. Her ne
kadar veteranlık mertebesine yaklaşmış olsalar da, Erdal Bibo ve Nedim
Yücel’den de önemli katkılar alıyorlar. Ancak savunmadaki zaafları, istikrarlı
sonuçlar almalarının önündeki en büyük engel.
Kulübün internet sitesindeki tarihçesinden, geçmişte
yetiştirdiği milli basketbolcuların listesini görmek mümkün. Ancak Serkan
Erdoğan’dan sonraki yaklaşık 10 yıllık dönemde, bu isimlerin yanına sadece
Berent Kavaklıoğlu’nun eklenmiş olması, öz kaynaklara dayanan bir yapıdan
uzaklaşıldığını anlatıyor. Tekrarlamak gerekirse, bu sezon iyi maçlar çıkarıyor
olmaları, eski parlak günlerini yeniden canlandırmalarına yetmeyecek. Belki
klişeleşmiş bir söz olacak ama, Kolejliler ve benzer kulüplerin, rekabet edebilecek
kadroları oluşturmaları ve muhafaza edebilmelerinin tek yolu, hala iyi bir
oyuncu yetiştirme sistemine sahip olmaktan geçiyor. Kulüp böyle bir atılımı
gerçekleştirebilirse, basketbolu sevmesi ve oyunu bilmesiyle tanınan Ankara
seyircisini, daha büyük bir salonda, yeniden arkasında bulması işten bile
değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder