15 Haziran 2012 Cuma

Sevgili Boksörün Ardından



*Muhammed Ali'ye benzemiyor mu birazcık? Özellikle Fidel'in de olduğu fotoğrafta:)
            Sevgili Boksörün Ardından

Boksun, yakından takip ettiğim bir spor dalı olduğunu söyleyemem. Bu durumun istisnası, dört yılda bir düzenlenen Olimpiyat Oyunlarındaki karşılaşmalar. Konuya vakıf olmayanlar için belirtmek gerekebilir; Olimpiyat Oyunları, her ne kadar günümüzde bu özelliğinden oldukça uzaklaşmış olsa da, geleneksel olarak Amatör spor branşları ve bu branşların sporcularının katılımı üzerine inşa edilen bir organizasyondur. Belli branşlarda, bu amatör nitelik günümüzde de sürdürülmektedir ve bu branşlardan birisi de Bokstur.
Stevenson’un yarıştığı ve hepsinde ağır siklette altın madalya aldığı 1972 Münih, 1976 Montreal ve 1980 Moskova Olimpiyat Oyunlarını zamanında izlemiş olmak için tevellütüm uygun değil. İlk defa babamdan duyduğumu anımsıyorum, “Oğlum bir Teofilo Stevenson vardı, Olimpiyat Şampiyonu olunca ‘Bu madalyayı halkıma ve Fidel’e armağan ediyorum’ demişti”, diye anlatırdı.
Benim çocukluğumda bilinçli bir şekilde izlediğim ilk Kübalı boksör Felix Savon’du. Yurttaşı ve arkadaşı Teofilo’nun başarısını bir sonraki onyılda tekrarlayarak, ’92, ’96 ve 2000 Yaz Oyunlarında ağır siklet altın madalyasına ulaşıyordu. Bir karşılaşmaya çıkarken, ringin kenarındaki 3 sıra dizilmiş iplerin üstünden atladığını hatırlıyorum (en üstteki ipin yüksekliği ortalama bir erkek boyu kadar olup, çoğu boksör bunların arasından geçer) ; babam efsaneyi anımsamaktan kendini alamamıştı: “Stevenson da böyle atlardı”.
Stevenson da halefi Savon gibi, ağır siklet boksörlerde pek görülmeyen ince ve uzun bir fiziğe sahipti. Bir ağır siklet eldivenin sert yumruklarına ve bir hafif sikletin hareketliliğine sahip olduğu, onu tanımalamak için en sık kullanılan cümlelerdi.
1976 Olimpiyat Şampiyonluğu’nun ardından, ABD’de profesyonel boksa başlaması için yapılan teklifler arttı, kimisine göre 1, kimisine göre 5 milyon dolara varan sözleşmeler imzalatmak istiyordu profesyonel boks organizatörleri. Hatta kabul etseydi, ilk karşılaşmalarından birisi Muhammed Ali’ye karşı olacaktı. Ancak Stevenson amatörlüğü ve ülkesini terk etmek istemedi, “8 milyon Kübalı’nın sevgisinin yanında birkaç milyon doların lafı mı olur?” diyerek. ESPN tarafından hazırlanan bir programda, profesyonel boksu insani bulmadığını, profesyonel boksu parasal kaygıların şekillendirdiğini söylemişti[1].
Stevenson, diğer başarılarının yanı sıra 3 olimpiyat altını, 3 Dünya Şampiyonluğu ile aktif sporculuk yaşamını muazzam biçimde noktaladıktan sonra, Küba Parlamentosu’nda milletvekilliği yaptı ve ülkenin Spor Yönetiminde sorumluluklar üstlendi. Bu dönemlerinde kendisiyle yapılan bir röportajı izlediğimi anımsıyorum. Her ne kadar amatör alanda karşılaşmalar 3 rauntla sınırlandırılsa ve hakemler oyuncuların sağlığı için sık sık müdahale etse de, Boks gibi sert bir sporu yapan bir insanın, nasıl olup da bu kadar güler yüzlü ve sıcakkanlı olabildiğine şaşırmıştım (Bir an için durup, rakiplerinin kulaklarını koparan, dövüşler öncesi birbirlerine sataşan profesyonel boksun “büyük” yıldızlarını düşünüp aradaki farkı sorgulamak gerekiyor). Stevenson ile birkaç kez karşılaşan ve galip gelen ender boksörlerden Sovyet Igor Vysotsky, 2006 yılında yapılan bir röportajda, kendisine Teofilo ile arkadaşlıkları sorulduğunda, “Bizimkisi arkadaşlık bile değil, o benim kardeşim gibi, kocaman bir yüreği var ve yaşamın ona sunduklarına çocuksu bir memnuniyetle yaklaşıyor” yanıtını verip, düşüncelerimi doğrulamış[2].
Geçmiş zaman kullanılan bu yazı, büyük atletin 11 Haziran Günü bir kalp krizi sonucu yaşamını yitirmesi üzerine yazılmıştır.
Nazım Sinan Odabaşı.   


[1] ESPN “Teofilo Stevenson”, http://www.youtube.com/watch?v=sOB7_BFqUeU
[2] Soviet Legends: “Igor Vysotsky - The man who had Teofilo Stevenson’s number!” ESB Exclusive Interview!, http://www.eastsideboxing.com/news.php?p=9323&more=1.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder